Açlık grevindeki tutuklu öğretmen Semih Özakça’nın eşi olan ve kendisi de 101 gündür açlık grevinde olan Esra Özakça, “İnsanlara güveniyoruz, ‘Bu halktan bir şey olmaz’ veya ‘Bu hükümet asla geri adım atmaz’ gibi klişelerimiz yok” dedi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK’sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları açlık grevinde 178’inci gününde.
İkili, 29 Temmuz’dan bu yana zorla Sincan Cezaevi Hastanesi’nde tek başlarına tutuluyor.
Esra Özakça da açlık grevinin 101’inci gününde.
‘Hakkımızı isteyebiliriz diyoruz’
Duvar’dan İrfan Aktan’a konuşan Özakça, direnme hakkına saldırı olduğunu belirterek şunları söyledi: “İnsanların aklında ‘Bunlar bizi cezalandırabilir, AKBİL’imize kadar bizi fişleyebilir ama biz hiçbir şey yapamayız, çünkü OHAL var’ gibi bir korku duvarı örülmek isteniyor. Ama biz buna ‘Hayır direnebiliriz’ diyoruz. Biz ‘Hakkımızı isteyebiliriz’ diyoruz. Çünkü o kadar haklı ve meşru bir noktadayız ki, sadece anayasayı uygulasalar sorunu çözecekler.”
Bir devletten anayasayı uygulaması için açlık grevi yaptıklarını ve bunun olağanüstü bir durum olduğunu kaydeden Özakça, “Anayasaya göre 657’ye tabi insanlar böyle işten atılamaz. Bu gerekçelerle insanlar tutuklanamaz, bu taleplerin dile getirildiği eylemlere müdahale edilemez. Devletin anayasasını uygulaması ve adalet için açlık grevi yapıyoruz ama bu devleti yöneten iktidarın adında adalet var ve bu ülkenin demokrasiyle yönetildiğini iddia ediyorlar” diye konuştu.
‘Nuriye ve Semih’in iadesi KHK sorununun çözümü demek’
Özakça, kendisinin işe iadesinden çok, eşi ve Gülmen’in sağlık durumlarının tehlikeli bir noktaya gidiyor olmasının kendisi için daha önemli olduğunu söyledi: “Kendimden çok onlar için bir şeyler yapmak istedim. Nuriye ve Semih’in işlerine iade edilmeleri demek KHK sorununun da aslında çözülmesi demek olacak. Böylece benim gibi binlerce insanın sorunu da çözülmüş olacak. Onlar bu sorunu simgeleştirdi, dünyaya duyurdu, dolayısıyla onlar görevlerine iade edildiklerinde benzer taleplerin yerine gelmesi gerekecek. Yoksa Nuriye ve Semih’in eylemi olmasaydı KHK ile işten atılanların sorunları kimin umurundaydı?”
Gülmen ve Özakça’nın eylemlerinin 60’ıncı gününe kadar kimse tarafından bilinmediğini ve KHK ile işten atılmalar sebebiyle 50 kişinin hayatını kaybettiğini belirten Özakça, bu insanların gazetelerin üçüncü sayfalarına bile konu olmadığını söyledi.
‘Sevgi hemşirenin katili KHK’
KHK ile işten atıldığı için geçtiğimiz günlerde kendini asarak intihar eden Sevgi Balcı’yı hatırlatan Özakça, “Sevgi hemşireyle Vatan Şaşmaz aynı günlerde öldürüldü. Çok dikkatimi çeken bir şey oldu: Sevgi hemşire gazetelerde haber yapılmazken Vatan Şaşmaz’ı herkes konuştu. Aydınlar, yazarlar, öğretmenler herkes Vatan Şaşmaz’ı konuştu ama Sevgi hemşireyi kimse konuşmadı. Oysa Sevgi hemşirenin de bir katili var. O katil de Kanun Hükmünde Kararname” dedi.
‘Saldırılar size direnmeyi dayatıyor’
Özakça yaşadığı süreci de şöyle anlattı: “Ben hiç gözaltına alınmamış biriydim ve açlık grevi direnişini yapabilecek biri olarak görmüyordum kendimi. Ama yaşarken ve saldırılarla karşılaşırken bu korkularınızı da aşıyorsunuz. Bu saldırılar size direnmeyi dayatıyor. Doğaya baktığınızda bir taş bile hava koşullarının değişimine direniyor. Bir bitki, bir hayvan bile kendisine yapılan şeye karşı bir direnç gösteriyor. Niye biz kendimize yapılan saldırıya kayıtsız kalalım ki?”
Özel veya seçilmiş insanlar olmadıklarını, sadece haksızlığa uğramış ve haklı olduklarına inanan insanlar olduklarını belirten Özakça, “İnsanlara güveniyoruz, ‘Bu halktan bir şey olmaz’ veya ‘Bu hükümet asla geri adım atmaz’ gibi klişelerimiz yok. Bunların da aşılabileceğine inanıyoruz. Ben de kendimi zamanla bu eylemlerin içinde buldum. Yoksa bir anda açlık grevi yapabilecek biri değildim. Dolayısıyla herkesin direnebileceğine olan inancım arttı” dedi.