MUSTAFA ALP DAĞISTANLI
Sadrıazam Davudzade Ahmed Paşa’nın 5 Şubat’ta Mardin’de açıkladığı 10 maddelik ‘eylem planı‘, AKP’nin (aslında Sultan I. Tayyib’in) sadece Kürt meselesine bakışını değil, nasıl bir toplum ve siyasi nizam arzu ve hayal ettiklerini de göstermesi bakımından bir ibret belgesi. Orhun Yazıtları kadar kıymetli, Magna Carta’nın pabucunu dama, ne damı, tarihin çöp tenekesine atacak kadar iddialı ve umut verici bu 10 maddeye bir göz atalım.
1) Psikolojik unsur: “Millet ile devlet arasındaki farklar tümüyle ortadan kalkacak.”
Bu madde, eylem planının ne kadar iddialı olduğunu tek başına kanıtlar nitelikte. Millet ile devlet arasındaki farkların tümüyle ortadan kalktığı bir örnek dünya tarihinde rastlanmamış bir şey. Bunu sağlamaya çalışanlar oldu tabii. Beceremediler. Becermek için yaptıkları şey, muazzam bir baskı rejimi oluşturmaktı. Lafı dolandırmanın alemi yok, tarihe gitmeye de gerek yok, Sultan Tayyib’in de hayalini kurduğu bu devlet-millet özdeşliğinin günümüzdeki en iyi, başarılı örneği Kuzey Kore. Sadrıazam Ahmed Paşa bir akademisyen (bu sıfatları yerli milli olanlarla değiştirmeliyiz artık, ‘müderris’ demeliyiz), dolayısıyla tarihte eşi benzeri görülmedik bir şeyi hedeflediklerini bilmiyor olamaz. Mesela yücelttiğimiz Osmanlı İmparatorluğu, devlet ile millet arasındaki farkların en çok olduğu bir yapıydı. Bu iddia bizi ‘imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir toplumuz’ (tek-parti döneminin sloganıydı) noktasına götürür.
2) Kamu düzeni: “Kamu düzenini yeniden tesis edeceğiz. Kamu düzenini kim tehdit ederse etsin, mutlak surette durdurulacak ve engellenecek. Halka şefkat, teröriste kudretle muamele edilecek.”
Her tür demokratik talebi, gösteriyi, protestoyu polisle, askerle bastıran bir zihniyetin tesis edeceği kamu düzeni, bir de birinci maddedeki millet-devlet özdeşliğiyle beraber ele alınınca, ancak tektip bir toplum yaratma anlamına gelir. Kendi gibi düşünmeyeni terörist olarak yaftalama iştahını bastıramayan, bastırmak istemeyen bir ekipten bahsettiğimizi unutmayın. Nitekim, şefkatle yaklaşacaklarını söyledikleri o halkın oylarıyla seçilmiş HDP de terörist oluverip çıktı. Özetle şunu söylemek mümkün: Sultan I. Tayyib, halk denen varlığı kendi seçmek istiyor. Daha doğrusu, onun izinden gidenlerdir halk ve millet; geri kalanlar teröristtir, haindir, fesattır, teferruattır. Kamu düzenini nasıl tesis edeceklerini ve tesis edecekleri kamu düzeninin nasıl bir şey olduğunu Ekvador’da sergilediler zaten. Ekvador parlamentosunda konuşan Alemlerin Sultanı’nı protesto edenlere yapılanlar… Sultan’ın işi zor, kamu düzeninin tesis edilmesi gereken ne çok ülke var yahu!
3) Kapsamlı demokratik reform süreci: “Başta yeni anayasa olmak üzere ‘Gelin bütün vesayetçi sistemi değiştirelim’ diyoruz.”
Sultan Tayyib’in yerleştirdiği ve şimdi de berkitmek istediği şey zaten tam da vesayetçi bir sistemdir. Alemin Reisi bu vesayetçi sistemi 2 Temmuz 2013’te şöyle terif etmişti: “Milletle gönül bağını hiç koparmayan bir partiyiz, biz milletin diliyle konuşuruz, biz milletin kendisiyiz. Milletin söylemek istediği bir şey varsa bunu görür, duyarız ve gereğini yaparız.” Davudzade Ahmed Paşa da Ağustos 2015’te AKP Olağanüstü Kongresi’nde Reis’inin izinden şunları söylemişti ve şimdi Mardin’de de benzer şeyleri tekrarladı: “AK Parti, milletin ta kendisidir, AK Parti milli idealin ta kendisidir.” Dolayısıyla, millet (ve/ya ‘halkın kendisi’) AKP’yle (devletle) yapışık olanlardan başka bir şey değildir. AKP de Sultan Tayyib olduğuna göre… Bundan ala vesayetçi rejim olabilir mi? Bu, sapına kadar diktatoryal bir rejim demektir. ‘Demokrasi, bana uymak, tabi olmaktır’ diyor Zat-ı Şahane. Hay hay.
4) Sosyal seferberlik: “Terörle mücadelede oluşan yaraları sarmak için sosyal seferberlik ilan ediyoruz. Bütün yaralar sarılacak. Her bir aileye tek tek destek programı başlatacağız. Göç eden bütün Diyarbakır, Cizre ve Silopililere her tür yardım yapılacak. Yakılan okulları, sağlık tesislerimizi yeniden imar edeceğiz. Gençlik kampları kuracağız.”
Allah allah, yara mı oluşmuş? Terörle mücadele ederken? ‘Kudretle muamele’ ettikleriniz teröristler değil miydi? Teröristlerin yaralarını sarmayacağına göre… ‘Halka şefkat’ gösterirken oluştu yani yaralar? Her bir aileye tek tek destek programı başlatacaklarmış. Hani iki aydır sokağa çıkma yasaklarıyla, İsrail usulü abluka ve yıkımlarla cehenneme çevirdiğiniz şehirlerde çocuklarını, abilerini, ablalarını, babalarını, analarını öldürdüğünüz ailere? Çocuğunu öldürdüğünüz bir anne-babanın yarasını sarmak! Şefkatten bahseden Sadrıazam, acımasızlık buhranına kapıldığının farkında değil. Bundan böyle halk içinde bir de ‘Zalim Ahmed Paşa’ olarak anılmaya müstehak.
Fakat hep ağlatacak değil ya, Ahmed Paşa güldürmekte de pek mahir, gençlik kampları kuracaklarmış. Ancak toplama kampı haline getirirseniz o gençleri oraya götürebilirsiniz ve toplama kampına insanları götürme yöntemi tektir.
5) Ekonomik seferberlik: 13 yıl içinde ayağa kaldırdığımız bölge ekonomisini yeniden güçlendireceğiz. Bütün vatandaşlarımızın terörden kayıplarını telafi edeceğiz. Dinlediğim her talep yerine getirilecektir. Doğu ve güneydoğudaki işyerlerinin bütün prim borçları ertelenecek.
Ekonomik canlanmanın sihirli değnek olduğunu, Kürt sorununu bir yandan savaşırken (teröristleri son ferdine kadar öldürüp) bu sihirli değnekle çözeceklerini, yani aslında Kürt sorunu diye bir şey olmadığını düşündükleri için bu seferberliğe inanıyorlar. Kürtler kimlik mücadelesi veriyormuş, statü talep ediyorlarmış hiç önemli değil. Bunları talep edenler zaten ‘halkın kendisi’ değil, teröristler falan…
6) Mekanın ihyası: “Sur’u öyle yeniden inşa edeceğiz ki, bütün insanlık gelip ilham alacak. Yollar rehabilite edilecek, altyapı tamir edilecek.”
İnsanlık ilham alacak ha! ‘Eylem planı’nın ne kadar iddialı olduğunu gösteren bir madde daha. TOKİ medeniyetiyle… Türkiye, dünyanın en çirkin kentlerine sahip bir ülkedir. ‘Terörle mücadele’yi kentsel dönüşüm fırsatına çevirme maharetiyle Diyarbakır’ın çoğu bakımsız ve yoksul ama en güzel ve en sıcak mekanını Ankara’dan berbat edeceksiniz yani. Mimar Sinan’ın su kemerini fayansla kaplayanlar, tarihi-kültürel mirası yokedenler, yüzlerce yıllık güzelim yapılara pvc estetiğiyle tüy dikenlerden ‘bütün insanlık ilham alacak’ ha!
7) İletişim stratejisi: “Etkin bir iletişim stratejisi uygulayacağız. Algı operasyonlarına karşı iletişim birimleri oluşturacağız.”
Etkin bir iletişim stratejisini zaten uyguluyor AKP. Gazetecilere hapis, dünyanın en ağır sansür uygulamalarından biri, türlü katakullilerle büyük medya organlarını ele geçirme, patronlara baskı, iktidar borazanı sürüsüne bereket yazar, haber yerine yalan yayan gazete ve televizyonlar, hoşuna gitmeyen her yazıya çiziye ‘algı operasyonu’ demeler, gazetelir basmalar, gazetecileri dövmeler, Aktroller… Bu konuda daha büyük başarılara imza atacaklarından eminim.
8) Yerel yönetimler: “Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ama yapılan her harcama da etkin bir şekilde denetlenecek.”
Darısı örtülü ödeneğin başına, Sayıştay denetiminden kaçırılan devlet kurumlarının başına, ayakkabı kutularının başına… Demokrasi sana uyanlara, denetim uymayanlara var.
9) İstişare meclisleri: “Artık muhatap milletin ta kendisidir. Herkesin saygı duyduğu kişilerden istişare meclisleri kurma talimatını kaymakamlara verdim. Kendi aranızda örgütlenin biz sizi muhatap almak istiyoruz diyeceğiz.”
Üçüncü madde söylediğim şeyin pratik adımlarından bahsediyor. AKP, milletin/halkın ta kendisi olabiliyor, ama mesela HDP, milleti geçtik, kendisine oy veren insanların temsilcisi bile olamıyor. Muhatap milletin kendisiyse temsile, partilere, parlamentoya ne gerek var? İstişare meclislerini de devlet/AKP görevlileri, kaymakamlar kuracak. Ne güzel! Halkı devlet tayin edecek. Zifiri karanlık bir gelecek inşa etmeye çalışıyorlar.
10) Birleştirici ruh hareketi: ‘Tüm Ortadoğu’da kapsamlı birleştirici ruh hareketi başlatıyoruz. Bütün milletime ve kardeş halklara sesleniyorum, omuz omuza gelin ve birleşin, ayağa kalkın.’
Eyvah! Suriye’de başlattıkları hareketin meyvalarını gördük, görüyoruz. Bu zihniyet, kendi yüzünüzden ölenlerin ruhlarını çağırma hareketi başlatabilir ancak.